EMEK VE DAYANIŞMA BAYRAMI - Amasya GazetesiAmasya Gazetesi

6 Ekim 2024 - 01:02

EMEK VE DAYANIŞMA BAYRAMI

EMEK VE DAYANIŞMA BAYRAMI
Son Güncelleme :

03 Mayıs 2019 - 13:28

607 views

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Amasya’da etkinliklerle kutlandı. Kunç Köprüsünde toplanan sendika ve siyasi partililerin üyeleri ellerinde dövizlerle sloganlar atarak Pirinçci Caddesinden Yavuz Selim Meydanına yürüdü. Gruptakiler polis tarafından oluşturulan arama noktasından meydana alındı. Eğitim-Sen Amasya Şube Başkanı Bülent Erciyas günün anlam ve önemine ilişkin yaptığı konuşmada şunlara değindi.
“İşçisi, kamu emekçisi, işsizi, emeklisi, aydını, sanatçısı, gazetecisi, öğrencisi, esnafı kadını genci, doldurduğumuz 1 Mayıs meydanlarında nasıl bir memleket istediğimizi kol kola, omuz omuza, dile getiriyoruz. Adına ister kriz diyelim, isterse ekonomik dalgalanma sonuç değişmiyor. Ülkemizin adım adım içine itildiği ekonomik, siyasal, toplumsal bunalım gittikçe derinleşiyor. Rekor üstüne rekor kıran işsizlik, hayat pahalılığı, soframızdaki ekmeği küçültüp geleceğe güvenle bakmamızın önüne set çekiyor. Ekmek kadar, su kadar, hava kadar ihtiyaç duyduğumuz haklarımız ve özgürlüklerimiz demokrasinin adaletin, hukukun son kırıntılarının da rafa kaldırıldığı bu dönemde her geçen gün daha da fazla sınırlanıyor. Emeğe kölelik dayatan bu düzende hepimiz kaybediyoruz.
Emek karşıtı, sermaye yanlısı neo liberal politikaların, vahşi kapitalizmin acımasız bir şekilde sürdürüldüğü bir ülkede hepimiz kaybediyoruz
Elimizden alınanları tek tek alt alta yazmaya kalksak sayfalar yetmez. Kamu hizmetleri alanını kârı esas alan piyasaya, vatandaşları müşteriye, bizleri ise iş güvencesi tamamen ortadan kaldırılan kapı kullarına dönüştürmek için;
Ülkenin stratejik işletmelerini, fabrikalarını birkaç yıllık kârı karşılığında, arazileri ile birlikte satıp çalışanları işsiz bıraktılar. Şekerden, tütüne, enerjiden kağıda, etten samana ülkeyi dışarıya bağımlı hale getirdiler.
Tek derdi daha fazla kâr elde etmek olan özel sektörde çalışanların aleyhine ne varsa tek tek klonlayıp kamu alanına aktardılar.
‘Her kamu idaresi kendine uygun bir kamu personel rejimi yaratır’ diyenler en başından beri iş güvencemize göz diktiler. Bizi ‘devlete kapağı atıp yan gelip yatan, her türlü dokunulmazlığı olan verimsiz’ bir güruh gibi gösterdiler.
‘Reform’, ‘dönüşüm’ gibi yaldızlı, süslü kavramlarla temel haklarımızı tek tek ortadan kaldırdılar.
Az personelle, çok iş yapmayı esas alıp angarya çalışmayı artırdılar.
İstihdamı bin parçaya bölüp güvencesiz-sözleşmeli-taşeron-ücretli istihdamı,
bizi birbirimizin rakibi haline getiren-iş yükümüzü artıran performans sistemini-kuralsız-esnek çalışmayı tüm kamuya yaydılar.
Kariyer ve liyakati ortadan kaldırdılar. Siyasal kadrolaşmayı tüm kamu emekçilerini kapsar hale getirmek için hem işe almada hem görevde yükselmede mülakatın ağırlığını artırıp torpilin, kayırmanın kapısını sonuna kadar açtılar.
Yaşanan gerçek hayat pahalılığını perdelemek için rakamlara takla attıran TÜİK’in resmi enflasyonuna dayalı artışlar ile maaşlarımızı yoksulluk sınırından uzaklaştırıp açlık sınırına yaklaştırdılar.
Sonuç olarak; kendilerine uygun bir kamu ve personel rejimi yaratma konusunda ciddi mesafe kaydettiler.
Ancak bu onlara yetmiyor. Bugüne kadar torba yasalarla, KHK’lerle, OHAL ile sınırlanan, fiilen kullanılamaz hale getirilen iş güvencemizi tamamen ortadan kaldırmak için yeni bir ‘personel reformu paketi’ açıklamaya hazırlanıyorlar.
Bizim memleket dediğimiz, küçük bir azınlık için değil, bir avuç patron ve yandaş sermaye için değil, halkın emekçi çoğunluğu için yaşanabilir bir memlekettir. Biz memleket isteriz, ekonomik krizin faturasını krizin sorumluları ödesin.
Bizim memleket dediğimiz, sermaye ve iktidar sahiplerinin çıkarları doğrultusunda, hukuksuz ve keyfi bir biçimde yönetilen bir ülke değildir. Biz memleket isteriz, işçi sınıfı başta olmak üzere halkın yüzde 99’u insanca, özgürce, kardeşçe yaşasın.
Bizim memleket dediğimiz, ülkenin birikimlerinin varlık fonu adı altında talan edildiği, işsizlik fonunun patronlara, bankalara peşkeş çekildiği, kıdem tazminatımıza bile göz konulduğu bir ülke değildir. Biz memleket isteriz, herkesin güvenceli ve insanca çalıştığı bir işi olsun.
Bizim memleket dediğimiz, ölümüne çalıştırıldığımız işyerleri, açlık ve yoksulluk sınırının altında ücretler, taşeron köleliği, güvencesizlik değildir. Biz memleket isteriz, çalışırken ölmeyelim, insanca yaşayabilelim.
Yıllardır ceplerini doldururken sırtımızdan elde ettikleri nimetleri kimseyle paylaşmayanların, “hep bana” diyenlerin, işimize, aşımıza, haklarımıza el uzatanların çiftliği değildir memleket. Biz memleket isteriz, adalet olsun, zam-zulüm-işsizlik son bulsun.
Bizim memleket dediğimiz, sokaklarda, meydanlarda, grevlerde, mahkemelerde hakkımızı savunmanın engellendiği, seçim sandıklarında hesap sormanın bile neredeyse “suç” ilan edildiği bir ülke değildir. Biz memleket isteriz, demokrasi olsun, seçme-seçilme, örgütlenme ve grev hakkımız tam olsun.
BİRLİĞİ DAYANIŞMAYI MÜCADELEYİ BÜYÜTMEK BİZİM ELİMİZDE
Bugün önümüzde iki yol var.
Ya iş güvencemiz başta olmak üzere temel taleplerimize birlikte sahip çıkıp emeğin birleşik gücünün zaferlerine bir yenisi ekleyerek hep birlikte kazanacağız.
Ya da bugüne kadar aldığımız darbelerin üstüne bir yenisinin eklenmesine izin verip hep birlikte kaybedeceğiz…
Biz karanlığın zifiriye döndüğü zamanlarda bile yarına dair umudumuzu hiç yitirmedik. Bugünden yarına umut biriktirmeye devam ettik.
Umutluyuz çünkü biz çoğuz, çoğunluğuz, milyonlarız, halkız!
Umutluyuz çünkü dünyanın ve ülkenin tüm güzelliklerini ortaya çıkaran, en yüce değerin, emeğin sahipleriyiz.
Umutluyuz çünkü gücünü bizi bölmekten alanların dayattığı sömürü, yoksulluk ve baskı düzenine karşı omuza omuza mücadele ettiğimizde önümüzdeki engelleri kumdan kalelere çevirdiğimiz başarılarla dolu bir tarihin sahipleriyiz.
Ekonomik krizin faturasının emekçilere yıkılmadığı,
Emeğin sömürülmediği,
Herkesin güvenceli ve insanca çalıştığı bir işinin olduğu,
Kimsenin cinsiyetinden, kimliğinden, inancından dolayı ikinci sınıf yurttaş muamelesi görmediği,
Eşit yurttaşlığın, barış ve kardeşliğin hakim olduğu,
Sendikal hak ve özgürlüklerin, hak arama yollarının önünün açıldığı, grevlerin yasaklanmadığı,
Düşünmenin, düşünceyi ifade etmenin, itiraz etmenin cezalandırılmadığı,
Emeğin, eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin, barışın, laikliğin hâkim olduğu
BİR DÜNYA VE ÜLKE İSTİYORUZ!
Kazanılmış haklarımızın gasp edilmek istenmesine, hukuksuz ihraçlara, yaşamın her alanındaki hukuksuzluğa, haksızlığa ve keyfiliğe en gür sesimizle dur diyoruz. Emeğimize, ekmeğimize, işimize geleceğimize ve memleketimize sahip çıkarak barış içerisinde savaşsız sömürüsüz bir dünyada yaşama ve yaşatma umudumuzu 1 Mayıs meydanlarında yükseltiyoruz. Güvencesizliğe, işsizliğe, yoksulluğa teslim olmayacağız. Umudu ve mücadeleyi büyütmek için 1 Mayısta alanlardayız. Barış ve huzur içinde kardeşçe yaşayacağımız güzel günlere hep birlikte omuz omuza yürüyeceğiz. Dayanışma ruhumuzla; ekmek, gül ve hürriyet günlerine olan inancımızla Yaşasın 1 Mayıs!” diye konuştu. Alanı dolduranlar davul zurna eşliğinde halay çektikten sonra dağıldı.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.