Kadınlar her gün evde, işte, sokakta, erkek-devlet şiddetine maruz kalmakta ya da şiddet tehdidi altında ölümle burun buruna yaşamlarını sürdürmektedir. Kadınların can güvenliğinin olmadığı bir atmosferde, iktidar kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadın kazanımlarını geliştirmek yerine, kadın düşmanı politikaların sürdürücüsü olmaya devam etmektedir.TBMM “Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırma Komisyonu”nun önceki gün gerçekleşen toplantısında konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın sunumu Türkiye’nin kadına yönelik şiddetle mücadeledeki yaklaşımını bir kez daha ortaya koymuştur.Pandemi döneminde, kadına yönelik şiddet olaylarındaki artışın “tolere edilebilir” düzeyde olduğunu ve artan şiddetin nedenlerini kendisinin de merak ettiğini ifade eden Bakan’a, iktidarın kadın düşmanı politikalarını bir kez daha hatırlatmak isteriz.Aile yaşamı ile iş yaşamını uyumlaştırma politikaları adı altında kadınlara güvencesiz, esnek çalışma alanlarının dayatılması, Diyanet’in kadınlarla ilgili verdiği fetvalar, müftülüklere nikah kıyma yetkisinin verilmesi, nafaka hakkının tartışmaya açılması, kadın siyasetçilerinin hedef haline getirilmesi, kadınların eylem alanlarında polis şiddetine maruz bırakılması, kadınların, gözaltında ve hapishanelerde çıplak aramaya, taciz ve işkenceye uğramasına izin verilmesi, pandemi döneminde evlerde erkek şiddetinin artması karşısında virüs bahanesiyle zayıf önlemlerin bile artık alınmaması, infaz yasasıyla kadınlara karşı suç işleyen fail erkeklerin serbest bırakılması, yargı eliyle cezasız bırakılması, ekonomik krizin ve pandeminin en çok kadınları yoksullaştırması, kadınların emeğini gasp eden kapitalizmin güçlendirilmesi, Kod 29 ile kadınların ahlak kisvesi altında ayrımcılığa uğraması, en çok da kadınların işsiz ve güvencesiz kalması, belediyelere atanan kayyımların önce kadın kurumlarına saldırması, sığınakların kapatılması ve kadınlar her gün erkekler tarafından katledilirken bir gece de İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının alınması, şiddetin sebeplerini de sorumlularını da açıkça göstermektedir. Kadınların hakları, eşitlik ve özgürlüğü için politika üretmesi beklenen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın yaptığı açıklama iktidarın kadına yaklaşımını da bir kez daha deşifre etmiştir. Bu kadın düşmanı politikaların ve saldırıların yarattığı sonuç, daha fazla kadının şiddete uğraması, öldürülmesi, daha çok çocuğun istismar edilmesine sebep olmaktadır.Yılmadan ve bıkmadan yıllardır söylediğimizi buradan bir kez daha ifade ediyoruz; “Kadına Yönelik Şiddet Münferit Değil, Politiktir“. Bu şiddeti önlemenin en önemli yolu toplumsal cinsiyet eşitliğinin yaşamın her alanında sağlanmasından geçer. İstanbul Sözleşmesi’nin tüm maddeleriyle birlikte hayata geçirilmesinden, caydırıcı yargı kararlarından, yeterli sayıda sığınma evinin açılmasından ve iktidarların şiddeti besleyen gerici, militarist, kadın düşmanı ayrımcı politikalarından vazgeçmesinden geçer.Eğitim sen olarak, kadına yönelik şiddetteki artışı tolere edilebilir olarak gören zihniyete karşı, İstanbul Sözleşmesi’nden yaşamlarımızdan, haklarımızdan eşit ve özgür yaşam mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Kadına yönelik şiddeti de, şiddeti meşrulaştıran zihniyeti de TOLERE etmiyoruz. Yaşamın her alanında kadın mücadelesi ve kadın dayanışması ile eşit ve özgür bir toplumu hep beraber inşa edeceğiz.Amasya Eğitim Şube Yürütme Kurulu